“Uygarlaşan İştah-Atalarımız ne ile besleniyordu?” raflardaki yerini aldı

İsmail Yolcu’in milyonlarca yıllık insan-gıda ilişkisi üstüne kaleme aldığı “Uygarlaşan İştah-Atalarımız ne ile besleniyordu?” raflardaki yerini aldı.

"Uygarlaşan İştah-Atalarımız ne ile besleniyordu?" raflardaki yerini aldı

Atalarımız ne yiyordu? Besinlerini başta ne süre pişirdiler? Et yemek yemek ile ataerkil zor arasında bir ilişki var mı? İçinde bulunduğumuz uygarlık bir buğday ve ekmek uygarlığı mı? Yaşam ne zamandan bu yana ekmek kavgasına dönüştü? Antikçağın sofralarında neler vardı? Ne yiyorsan o musun yoksa neysen onu mu yiyorsun? Zenginin şöleninden, fakirin ekmeğine dek sınıfsal sofra savaşları…

İsmail Gezgin’in’in kaleme aldığı “Uygarlaşan İştah-Atalarımız ne ile besleniyordu?” Redingot Yayınları etiketiyle 13 Ekim’de raflardaki yerini aldı. Çalışmada, birincil insanların ne yediğinden başlayarak buğday uygarlığına, birincil evcil tohumlardan hayvan yemeye, antikçağın ataerkil şölenlerinden lezzet tüccarlarına, yemeğin iktidarla ilk elden bağına, öbür çağlardan geçerek şahitlik ediliyor.

Kitabın tanıtım yazısında şu ifadelere yer verildi:

“Atalarımız ne yiyordu? Besinlerini başta ne vakit pişirdiler? Et yemek ile ataerkil güç aralarında bir ilişki var mı? İçinde bulunduğumuz uygarlık bir buğday ve ekmek uygarlığı mı? Yaşam ne zamandan bu yana ekmek kavgasına dönüştü? Antikçağın sofralarında neler vardı? Ne yiyorsan o musun yoksa neysen onu mu yiyorsun? Zenginin şöleninden, fakirin ekmeğine dek sınıfsal sofra savaşları…

İlerlemeci bilim uzun yıllar insanın tarihsel yolculuğunun, karnını doyurmakta güçlük çeken düşüncesiz hayvandan, modern, zeki, tok bir varlığa dürüst olduğu öyküsünü anlattı. Avcı-toplayıcıları, bütün gün karınlarını doyurma peşindeki yarı-aç ilkeller olarak betimleyen bu bilimsel söylem, elde edilen kazıbilimsel veriler ışığında nihayet terk edilmeye başlandı. Yiyecek bulmak için özel bir zamana zeka ihtiyaç duymayan, günlük hareketliliği içerisinde karşısına çıkan yiyeceklerle karnını doyuran avcı-toplayıcı insana kıyasla çağdaş insanın yaşamı, yemek üstüne kuruludur. Bu “yemek yemek” uygarlaşma süreci her tarafında öylesine bir mutasyon geçirir ki, insanı doğadan ve birlikte evrimleştiği öteki bütün canlılardan ayırır. Evcilleşip, kentcilleşmiş insanın midesi bedeninden taşar. Yemek Yemek artık sınıfsal bir ayraçtır ve bu yolda iştah da uygarlaşmıştır.

İsmail Gezgin’in milyonlarca takvim insan-beslenme ilişkisi üzerine düşündüğü bu çalışmada, atalarımızın ne yediğinden başlayarak buğday uygarlığına, ilk evcil tohumlardan hayvan yemeye, antikçağın ataerkil şölenlerinden lezzet tüccarlarına, yemeğin iktidarla aracısız olarak bağına, bambaşka çağlardan geçerek ve türlü türlü sofralara davetli olarak şahitlik ediyoruz.”

Yorum yapın