Ben bilmem bir tek Saray bilir

author

HAYRİ KOZANOĞLU

[email protected]

2021.10.19 08:31

“Faizler sabit mi kalır, düşürülür mü” konusundaki tahminlerimiz, en akla yatkın hamleyi bulmaya yok, hikmetinden sual olunmayacak “şahsın” kafasından geçenleri kestirmeye endekslenmek zorunda.

Ben bilmem bir tek Saray bilir

Kuşkusuz dövizin yükselişinin memleketin, dolayısıyla biz TL kazananların fakirleşmesi anlamına geldiğinin farkındayım. gerçi, olasılıkla bir mesleki deformasyon sonucu, dolar hareketleri üstüne yazmanın şu sıralar daha eksik stresli olduğunu söylemeliyim. Çünkü döviz fiyatlarının seyrini hemen olan izlemek mümkün. Zaten kambiyo rejimimiz sağ olsun, bu fiyatlar üzerinden en yakın döviz büfesine yollanıp tez dolar olmak, avro satmak, portföyü İsviçre Frangı ile çeşitlendirmek böylece kolay. Buna karşın enflasyon, çoğaltma, işsizlik üzerine kalem oynatmak böylece mi? TÜİK göre açıklanan verilere halkın güveni sıfırlanmış durumda. Bizler de, ne zaman hiç olmazsa el yordamıyla bir şeyler söyleyelim, hiç olmazsa rakamlar üzerinden trendleri bir parça okuyalım desek, fazla geçmeden, “Hocam TÜİK’e inanacak dek saf mısın?” tarzı, o kadar de hileli sayılmayacak, itirazlarla karşılaşıveriyoruz. İyisi mi doların ekonomide yeniden “trend topic (TT)” olmasının keyfini sürmeye devam edelim…

Merkez Bankası’nın (MB) 21 Ekim Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında kendi bağımsızlık iradesiyle karar alacağını düşünen yoktur sanırım. Çünkü toplumun geniş bir kesimi MB’nin kâğıt üzerindeki “bağımsızlığına” rağmen Saray’dan talimat aldığına inanıyor. Geri kalanlar ise, Saray’daki “para otoritesinin”, her konuda olduğu gibi faiz kararlarında da en doğruyu bildiği kanaatini taşıdığı (veya en azından kamuoyuna böyle beyanda bulunduğu) için, yukarıdan gelecek telkinlere sıcak bakıyor. O süre ayın 21’inde, “faizler sabit mi kalır, düşürülür mü, hatta artırılır mı” konusundaki tahminlerimiz, en mantıklı hamleyi bulmaya değil de, hikmetinden sual olunmayacak “şahsın” kafasından geçenleri kestirmeye endekslenmek zorunda.

Doğrusu kendimi bu konuda ehil görmediğim için, izninizle böyle bir çabaya yeltenmiyor, “normal” bir ülkede MB faiz kararını etkileyecek 10 göstergenin güncellemesiyle yetiniyorum.

1 Tüm dünyada yiyecek ve enerji fiyatları önemli bir yükseliş içerisinde. Dünya Yiyecek ve Tarım Örgütü (FAO) son 1 sene içerisinde dünya yiyecek fiyatlarının yüzde 32,8 arttığını açıkladı. Brent petrolünün varili de 85 dolar civarında seyrediyor. Türk Lirası’nın çabuk değer kaybıyla, bu gelişmelerin yurtiçi fiyatlara katmerli yansıması görünüyor. Bu da haliyle faizler üzerine baskıyı artıracak.

2 MB’nin kendi revize ettiği istatistiklerle bile Türkiye’nin 1 yıl içerisinde döndürmesi gereken borç miktarı 169,2 milyar dolar. Buna Orta Vadeli Program’da (OVP) öngörülen 2022 cari açık rakamını da ekleyince, 169,2+18,6= 187,8 milyar dolar gibi bir toplam çıkıyor. Bir aylık cari fazlaya aldanmayın dış piyasalardan bu montanda bir fon bulmak gerekiyor.

3 Önümüzdeki yıl 32,7 milyar doları halk kesimine ait edinmek üzere 103,5 milyar dolar dış borç ödemesi bulunuyor. Kamunun MB dâhil toplam 206,9 milyar dolar dış borcu var. Buna 33,5 milyar dolar döviz cinsi iç borcu ekleyince 240,4 milyar dolar ediyor. Diğer bir ifadeyle doların 10 kuruş artışıyla biz sade vatandaşların cebinden 24 milyar lira para çıkıyor.

4 Gerçek sektör şirketlerinin 144,4 milyar doları Türk bankacılık sektörüne, 104 milyar doları yurtdışına olmak üzere 248,4 milyar dolar döviz borcu var. Döviz borçları 2017’de 286,9 milyar dolara kadar çıkmıştı. 40 milyar doların 4 yıllık bir sürede eritilmesi bir bakıma olumlu. Fakat döviz borçlarını azaltma (deleveraging) çabasının yatırımları aksattığı, piyasadaki döviz talebini artırarak kurları baskıladığı da ortada. Döviz kurlarındaki artışla her iki negatif eğilimin de devam etmesi beklenmeli.

5 MB Başkanı Şahap Kavcıoğlu brüt döviz rezervlerinin 123,5 milyar dolara çıkmasıyla övüne dursun, kahvede gözü ekonomi kanallarına kayan sade vatandaş bile bu ölçütün pozitif bir anlam ifade etmediğinin farkında. Net rezervler 29,6 milyar dolar, swaplar hariç net rezervler ise eksi 37,4 milyar dolar düzeyinde. MB brüt rezervlerinin mevcut düzeyini bile IMF’den gelen 6,4 milyar doların yanısıra döviz tevdiat hesaplarında tutulan mevduatların yüksekliğine borçlu. Çünkü ticari bankalar iç piyasada döviz kredisi talebi düşük olduğu için ellerindeki dövizleri swap kanalıyla MB’ye verip, karşılığında TL alma yoluna gidiyorlar.

6 8 Ekim itibarıyla yurtiçi yerleşiklerin 206,9 milyar dolar döviz hesabının 125,8 milyar doları hakiki, 81,1 milyar doları tüzel kişilere ait. 2020 sonundan itibaren gerçek kişiler 5,2 milyar dolar pozisyon azaltırken, tüzel kişiler 3,7 milyar dolar döviz almışlar. Bu farklı tutum, olasılıkla bireylerin döviz yükselince kârlarını realize etmelerinden, şirketlerin ise tersine vadesi gelecek döviz borçlarını ödeyebilmek için döviz alımına yönelmelerinden kaynaklanıyor. giderken her döviz krizinde kurların aşırı noktalara gittiği (overshooting) sonradan bir ölçüde gerilediği gözlendi. Bu sırada kurt yatırımcılar satışa geçerken, amatörlerin en yüksek noktadan alıp büyük zararlarla karşılaştıkları görüldü. En azından bu defa aynı hatanın tekrarlanmaması için uyarmadan geçmeyelim. Gariban yurttaşlar lütfen döviz alımından uzakta durun!

7 Döviz piyasalarında yaşanan çalkantının daha da şiddetli olmaması ancak büyük miktarda çıkış yapacak tanıdık olmayan kalmamasıyla açıklanabilir. 8 Ekim haftasında yabancıların borsada 21,4 milyar dolar, devlet iç borca girme senetlerinde 6,2 milyar dolar yatırımı kalmış durumda. Bloomberg HT’nin hesaplarına tarafından aynı hafta swap miktarı da 8,6 milyar dolara geriledi. Naci Ağbal’ın görevden alınması öncesi swap pozisyonu 24 milyar dolardı. Hepsini toplarsak böylelikle yabancıların toplam Türkiye portföyünün. 36,2 milyar dolar civarında olduğu görülür.15 Ekim haftası verileri açıklanınca olasılıkla bu rakamın daha da düştüğüne tanık olacağız.

8 MB Başkanı’nın gerçek anlamını bildiği bile kavga konusu yapılan CDS diye kısaltılan kredi temerrüt takası primlerinde de bir yükseliş söz konusu. Kavcıoğlu’nun çekirdek enflasyonunun önemsendiğini birincil telaffuz ettiği gün yani 8 Eylül’de 364 puan olan CDS, 15 Ekim’de 446 puana kadar yükseldi. CDS milletlerarası borçlanma maliyetinin bir göstergesi olduğu gibi; Sand P, Moody’s gibi kredi değerleme kuruluşlarının not indirimlerinin de bir ön belirtisi sayılıyor. Çünkü CDS hemen olan metamorfoz gösterirken, kredi değer biçme kuruluşları devirli anekdot ayarlamaları yapıyorlar.

9 Uluslararası piyasalarda en yakından izlenen bir kıstas de 10 yıl vadeli tahvil faizleridir. Türkiye’nin 10 yıllık faizleri 15 Ekim’i yüzde 20 sınırında yüzde 19,96’dan kapadı. Türkiye’nin 5 sene vadeli eurobondlarının faizi de yüzde 5,92’ye dek yükseldi. Her iki kriter de önümüzdeki dönemlerde hem iç, ayrıca dış borçlanmanın şiddet ve maliyetli olduğunun belirtisi sayılabilir.

10 23 Eylül’deki faiz indirim kararı, para aktarım mekanizmaları yoluyla amaçlananı başarıp kredi faizlerini altında çekemedi. MB’nin haftalık bülteninden, TL mevduat faizlerinin 1 hafta öncesine tarafından yüzde 17.42’den 15 puan düşüşle yüzde 17.32 olduğunu görüyoruz. Buna karşın, ticari kredi faizleri yüzde 20.95’den yüzde 21.01’e yükseliyor. İhtiyaç kredi faizlerinde 3 puanlık, ev kredi faizlerinde 6 puanlık artışlar ortaya çıkıyor. Yani faiz indirimi döviz piyasalarını allak bullak ederken kredi piyasalarında sınırlı da olsa maliyet artışlarına yol açtı. Yeni bir indirim hamlesinin de benzer sonuçlar doğuracağını tahminde bulunmak zorlama yok.

bir zamanlar “Ben bilmem eşim bilir” diye bir müsabaka programı vardı. Oradan ilhamla, 21 Ekim faiz kararı konusunda da “Ben bilmem Saray bilir!”

Yorum yapın